Son yılların en trajik kazalarından biri, 2023 yılı yazında gerçekleşti. 25 yaşındaki Dilara, bir trafik kazası sonucu yüzde 98 engelli kaldı. Olayın ardından kazanın sorumlusu olan şoför, yargılandığı mahkeme tarafından aldığı ceza ile toplumda büyük bir tartışma başlattı. Ailesinin, yaşadığı bu acı dolu süreçte gelen cezanın adaletli olup olmadığına dair duyduğu endişe ve üzüntü, ülke genelinde infial yarattı.
Dilara, bir akşamüzeri alışveriş yapmak için evinden çıktı. Kendisini bir anlık dikkat dağınıklığı sonucunda otomobil çarpmasıyla buldu. Hızla gelen araç, Dilara’yı yere serdi ve başına birçok hasar verdi. Kazanın ardından hastaneye kaldırılan Dilara’nın hayatta kalma mücadelesi, ailesinin yanı sıra tüm çevresini derinden etkiledi. Ailesi, yaşadığı kazanın ardından çocuklarının hayatının mahvolduğunu ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını belirtiyor.
Mahkeme süreci, Dilara’nın ailesi için büyük bir yıkım oldu. Mahkeme, şoför hakkında “taksirle yaralama" suçlaması ile yargılama başlattı. Ancak şoförün aldığı ceza, toplumda büyük bir tepkiyle karşılandı. Aile, “Adalet yerini bulmadı. Dilara’nın yaşadığı acılar, bizim ve onun hayatını sonsuza kadar değiştirdi. Bu ceza bizi üzdü, perişanız.” diyerek tepkilerini dile getirdi.
Dilara’nın davası, sosyal medyada ve birçok platformda geniş yankı buldu. Kullanıcılar, “Adalet nerede?” başlığı altında seslerini yükseltmeye başladılar. Aile, sadece kendi işlerinin değil, yaşanan bu tür trajik olayların tekrar yaşanmaması için toplumsal bir farkındalık oluşturmak istediklerini ifade ediyor. Trafik sorunları ve taşıma güvenliği konularında yapılan konuşmalar, kaçınılmaz bir gerçekliği gözler önüne serdi.
Kaza sonrasında yapılan araştırmalar, Türkiye’de trafik kazalarının önlenmesine yönelik gerekli önlemlerin yeterince alınmadığını göstermekte. Trafik alanında daha fazla düzenleme ve denetim yapılması gerektiğini savunan uzmanlar, hem sürücülerin hem de yaya vatandaşların güvenliğini sağlamak için harekete geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Aile, sadece Dilara için değil, aynı zamanda trafikteki herkesin can güvenliği adına seslerini duyurmakta kararlı.
Bundan sonraki süreçte ailenin neler yapacağı ise merak konusu. Aile, adalet arayışını sürdüreceklerini, bu durumu sadece kendi özel sorunları olarak görmeyeceklerini ve toplumun her kesiminin dikkatini çekecekleri söylemler geliştireceklerini ifade ediyor. Gelecekte diğer mağdurların sesi olacaklarını belirten aile, kendi yaşadıkları acıdan yola çıkarak toplumsal bir değişimin parçası olma arzusunda.
Sonuç olarak, Dilara’nın yaşadığı dram sadece bir bireyin yaşadığı trajedi değil, aynı zamanda toplumun trafik güvenliği konusundaki eksikliklerini de gözler önüne seriyor. Aile, yaşanan bu olayın dikkat çekici bir hikaye olarak kalmaması gerektiğini ve yaraların sarılması için toplumsal bir seferberlik başlatılması gerektiğini savunuyor. Bu anlamda, yaşanan olayın bir dönüm noktası olmasını umuyorlar.
Dilara’nın hikayesi, belki de hepimizin düşündüğünden daha fazlasını ifade ediyor. Farkındalığın artması ve gerekli önlemlerin alınması gerektiğinin altı çiziliyor. Herkesin trafikte güvenli bir şekilde seyahat etme hakkı var ve bu hak, hiçe sayılmamalı.